Meraklı Bir Vesika(*)
Resmî Rus muharrirleri, Kafkasya muharebeleri tarihini "Rus kültürü" ile "vahşi dağlıların" mücadelesi şeklinde tasvir ederler. Ve bu sonuncuları da az kala bütün beşeriyetin menfaati için bu Rus "kültürüne" almak lüzumundan bahsederler. Kafkasya muharebeleri esnasında Rus halkının iptidaî bir vahşilik halinde yaşamakta olduğu, o zamanki Rusyada Krepostnoy kölelik rejiminin müthiş usulleri carî bulunduğu ve milyonlarla Rus'un hayvan sürüsü tellaki edildiği bu muharrirleri asla düşündürmiyor. Gayri müsavî savaşta inliyen Kafkasya'nın o zamanlar, Rus edebiyatı da dahil olmak üzre, cihan edebiyatı için yüksek ilham kaynağı teşkil ettiği de bu Rus tarihçilerini müteessir etmiyor.
Bununla beraber, İllovayçılığın ve resmî demagojinin duman perdesi arkasında, Kafkasya muharebelerine dair olan Rus edebiyatında, bu muharebenin asıl karakterini, gayesini ve mahiyetini meydana koyan vesikalar dahi bulmak mümkündür.Bu vesikalerdan biri de P. A Fadeyev'in, Kafkasyadan mektublarıdır, ki ayni muharririn "Kafkasya Muharebelerinin 60 Yılı" adlı eserini tekmil eder. Fadeyev bu Mektublarında, Şimalî Kafkasya'nın kendi istiklâlini inadla müdafaa etmesi neticesinde Rus ordusunun karşılaştığı müşkülat ve emsalsiz engelleri tasvirden başka Kafkasya muharebelerinin hakikî sebeblerini dahi ifşa ediyor ve Kafkasya mes'elesinin o zamanki milletler arası siyaseti ölçüsündeki ehemmiyetini kabartıyor. En meraklısı, Fadeyev'in bir kaç on yıl bundan evvel söylediklerinin çok kısmı şimdi de aktüalitesini kaybetmemiştir. Meselâ, mektublarından birinde yazıyor ki:(**)
"Geçen 1864 yılında, binyıllık hayatımızın en mes'ud yıllarından biri oldu. O tarihî aylarda bir insan gibi birleşmiş olan Rus milleti Lehistan kıyamının yatıştırılması ile asırlık Kafkasya savaşının bitmesine ayni zamanda şahid oldu.
Lehistanla Kafkasya'nın adları tesadüfî olarak yan yana koyulmamıştır. Bunların arasında zahirî bir irtibat yoktur. Maddeten bu iki memleket temamile ayrı iki hareket merkezi teşkil ediyorlar; bununla beraber dahilî irtibat değil, -ki vardır- hatta kendisini açık surette gösteriyor. İstanbul'da maruf diplomatlardan biri bir müddet evvel demiştir ki: "Avrupa Kafkasya'nın istilâsına lâkayd kalamaz. O, Lehistan istiklâli gibi Kafkasyayı da müstakil görmeği arzu eder. Hatta müstakil Kafkasya, münasib zamanı gelince, Lehistanın istiklâline yardım edebilir." Hakikaten de, gerek Kafkasyada, gerekse Lehistanda Rusya için mes'ele ayni idi. Kendi tabiî büyümesinde Rus milleti aynı zamanda iki mania ile karşılaştı. Artık geçmiş olduğu yarı yoldan vaz geçmeden o bu iki mania önünde duramazdı: bu manialardan biri Avrupa, ikincisi de Asya hududunda idi. Gerek orda, gerekse burda bu maniaları yenmek zarureti, kısmen açık, kısmen de gizli, fakat devamlı ve hiç bir kompromise müsaade etmiyen yüzyıllık bir muharebeyi mucib oldu. çünkü, tecrübeden de anlaşıldığı gibi, her hangi bir anlaşma son neticeyi mütezaırir etmekte idi. Gerek orda, gerekse burda düşmanların itaata getirilmesi bir gaye değil, yalnız, bize aid olduğuna şüphe olmıyan doğma yerlerimizi (binaenaleyh doğma Kafkasya ve doğma Lehistan değilmi?-I) düşmanca suikasttan ebediyen temin ve tahkim etmek için birer vasıta idiler. Bütün yüzyıl esnasında Kafkasya bize, sözün tam mânasile, bir "Asya Lehistanı" oldu.
Malumdur ki Rus hükümeti, tamah için değil, şeref ve merhamet namına Gürcistan'ı kendi memalikine ilhak etmiştir (hayasızlık bu kadar olur-I); bununla beraber Maverayi Kafkasya ülkelerinin istilâsı tesadüfî addedilemez. Rusya kendi tarihi ve kendi coğrafî vaz'iyetile bu istilâya sevk edilmişti; bu hadise 1800 yılında vuku bulmasaydı bir müddet sonra vuku bulacaktı ve mutlaka vuku bulacaktı. Karadeniz ve Hazar denizlerine dayanan bir devlet, bu iki denize sözün tam mânasile kumanda eden Kafkasya kıt'ası üzerinde cereyan eden hadiselere seyirci kalamazdı. Memleketin coğrafî kuruluşu, millî tarihin tesadüfî hadiselerden başka, bilhassa şu istikamette ceryan etmesine sebeb olan daimî hareket kuvvetinin vücuda gelmesinde başlıca âmillerden biridir ..
Rus heyeti içtimaiyesi 20 bundan yıl evvel Lehistan işini nasıl anlıyordu ise bu mes'eleyi (yâni: Kafkasya mes'elesini - I.) şimdi bile öyle tasavvur ediyor; Rus cemiyeti yarım asırdan ziyade bitmiyen Kafkasya muharebelerine lâkayd bir hayretle baktı ve o kadar alışmıştı, ki bu savaşın sonunu beklemiyordu. İngilterede, Fransada ve Avusturyada devlet adamlarının, gazete ve toplantıların Şamilin sukutunu alkışlıyan heyecanlı ve endişeli sesleri ve nihayet 1864'te Kafkasyanın tamamile fethi, Rus cemiyetini ayıltmalı ve, Kafkasyada pek mühim bir şey hallolunduğu kanaaatına getirmelidir. 1859 de Kraliçe Viktoria'ya, nezareti, Asyanın kapusunu müdafaa eden Şamile ihanetle ittiham eden bir adres verilmişti. Geçen yıl bize muvaffakiyetten dolayı, kendi hükümetlerine ise bize karşı zayıflık gösterdiği için, lanet seli daha şiddetle devam etti. Mitinglerdeki hatibler Asya'da Rus'un karşısını kesen son mania da yıkıldı, dediler. çerkeslerin esaretini de Lehlilerin esareti gibi umumî mevzu yaptılar. Istanbuldaki Avrupa sefirlerinden biri dedi ki: "Kara deniz coğrafî vaz'iyeti itibarile Rus denizi oluyor, buna Avrupa nasıl tahammül eder?" öteki ilave etti ki: "Şimdi Türkiye!de hakim rol gene Ruslara geçiyor. Avrupadaki ilk panik onlara Asyada istediklerini yapmaya imkân verecektir". Avrupa lâkaydlıkla baka bilir mi? İşte umumî ses bu idi... Kafkasya bir deniz devletinin elinde bulunsaydı, coğrafî vaz'iyeti itibarile, cihanşümul, siyasî, ticarî hakim bir ehemmiyet alırdı... Maverayı Kafkasya Rusyaya karşı, 1864 ün Mayısına kadar barbar ve cengâver kabilelerle meskûn, müthiş dağ sisilesile müdafaa olunmaktadır. Bu hudud müstakil bir vaz'iyette tutulmuş olursa kimse ve hiç bir zaman onu aşamaz ... Dağlı muharebesi bizi o kadar meşgul etmişti, ki Kafkasyayı işgal eden 280.000 kişilik ordudan Başladıklar'da ancak 9,000, Kürük-Dere'de 17.000 çıkarabildik. Halbuki bu yerlerde bütün Kafkasyanın mukadderatı hallolunuyordu... Bu harb-zarb görmüş ve Mısırdan Japonyaya kadar bütün materiki alt-üst etmek için kâfi bulunan 280.000 kişilik savaşçı ordunun ehemmiyeti, Kafkasya ahalisinin mukavemeti ve iki yüzlü itaati yüzünden, sıfıra indirilmişti"...
Fadeyev bu sözlerile teyid ediyor, ki dağlıların Rusya ile muharebeleri, o zamanki şeraite göre, bütün Avrupayı, hatta Asyayı bile fethe muktedir olan kuvvetli bir orduyu tam bir asır meşgul etmiştir. Bu ordu, imamlarla, Naiblerle olan harblerde aldıkları tecrübe sayesinde bir-iki yıl zarfında Viyana, Berlin ve Paris' i işgal etmiştir. Rus Kafkas ordusu için Avrupanın fethi bir yıllık bir seyahat olurdu... Rusya'ya nisbeten bir avuç olan dağlıların fethi ise bir asırlık bir zaman istedi! Hem de ne muharebe!... Ne kadar kuvvet!...
Yakın geçmişin ve bugünün hadiseleri isbat ediyor, ki dağlılar daha mağlub olmadılar ve olmak fikrinde de değiller ..
Fakat, bizim dikkatimizi çeken yukarıdaki mektubun yalnız bu ciheti değildir. Bizim için en karakteristik olan mektub sahibinin Kafkasya ile Lehistanın, binaenaleyh bütün rus esiri milletlerin tarihi mukadderatları arasındaki paraleldir. Muharrir istemiyerekten muasır prometeizm idesini tarif ediyor; yâni Rus emperyalizminin tehdid ettiği milletlerin menfaat ve mukadderatlerının bir olduğuna işaret etmektedir. En mühimmi ise, Fadeyev izahatı isbat ediyor ki Rusya esaretindeki milletler kurtulmayınca, Avrupada, bilhassa, SSSRin Asya kısmını da ihtiva eden Şarkî Avrupada sulh ve emniyet olmiyacaktır.
Dünyanın bu kısmında siyasî muvazenenin bir gözü boştur. Burada müstakil Promete milletleri blokunun mevcudiyetine ihtiyaç vardır.
Tahran, 8-Temmuz-1937
___________________________________ .
(*)Severniy Kavkaz (Şimali Kafkasya), No:41, Eylül-1937,Warşova
(**) Mektubu'', karakterini değişmeden, bir az kısalıyoruz.
|