Deprecated: Assigning the return value of new by reference is deprecated in /home/kafkasevi/public_html/system/database/DB.php on line 83
Kafkasevi.com
Soçi Olimpiyatlarını Niçin Protesto ediyoruz?


Erol Karayel
erolkarayel26@gmail.com

Bu soruya vereceğimiz cevabın anlaşılabilmesi için, Rus işgalcilerin neler yaptığını hatırlamamız gerekir.

***

çar Aleksandr II, çerkeslerin tamamen sınırdışı edilmesi ve ülkelerinin ilhakına ilişkin Yevdakimov’a hitaben yazdığı 24 Haziran 1861 tarihli mektubunda, “Şimdi, Allah’ın yardımı ile Kafkasya’nın tamamen işgal edilmesi konusunda sona gelinmiştir. Bundan sonra yapılacak iş, birkaç yıllık yoğun çalışma ile bize düşman olan dağlıları ülkelerinden sürgün etmek ve buralara sürekli ikamet edecek olan Rus Hıristiyan nüfusu yerleştirmektir” sözleriyle niyetini açıkça ifade etmiştir.

Ardından vahşice saldırılar yoğunlaştı. çerkeslerin düzenli orduları yoktu. Bu orantısız güce oluşturdukları milis kuvvetleriyle karşılık vermeye çalışıyorlar ve herkes sadece kendi köyünü savunuyordu.

1860–1864 yıllarında çerkesya ahalisine karşı Rus ordusu tarafından uygulanan katliamın icracılarından M. İ. Venyukov “Batı Kafkasya’nın İskan Tarihi” adlı kitapta Rus ordusunun yaptıklarını şöyle anlatıyor:

“Savaş amansız, acımasız ve şiddetli idi. Biz adım adım, askerin ayak bastığı tüm çerkesya topraklarını son dağlıdan temizleyene kadar savaştık. Henüz kar yağmış, ağaçlar yeşillenmişken (şubat ve martta) dağdaki yüzlerce köy yakılıp yıkıldı. Ekinler atlara çiğnetilerek yok edildi. Aulların ahalisi hazırlıksız yakalandıklarında, askeri koruma altında yakındaki stanitsalara (kasabalara) götürülüyor ve buradan da Karadeniz sahillerine, oradan da Türkiye’ye gönderiliyorlardı.

Defalarca, bizim yaklaştığımız fark edildiğinde terk edilen kulübelerde, içinde kaşık bırakılan ılık lapalara, iğne takılı elbiselere, çocukların oynarken bıraktıkları oyuncaklara rastladık.

Bazen, bizim şerefli askerlerimiz, dağlılara karşı şiddet uygular ve bu şiddet vahşete dönüşürdü… Bu vahşetler rezilce uygulanır ve cesur ve iyi yürekli Rus askerinin ruhuna uygun düşmezdi.” (Venyukov M.İ. Batı Kafkasya’nın iskan tarihi. 1861–1863 yılları. / Rusya Tarihi. SPb,, 1878 –Haziran,  S. 249 – 250).

***

çar Orduları sadece 1823-1837 yılları arasında A.A.Velyaminov komutasında çerkesya’da en az 500 köyü imha etmiştir.

1837’den 1860’a kadar kaç köy imha edildi onu bilmiyoruz ama o rakamın da bundan aşağı olmayacağını kolayca tahmin edebiliriz.

1860 – 1864 yılları arasında ise çerkesya’nın batı ilçelerinde en az 350 köy ve merkezî ilçelerinde de en az 150 köy olmak üzere yine 500 çerkes köyü yağmalanıp yakılmıştır.

Sadece bu hesap dahilinde Kuzey Batı Kafkasya’da 40 yılda imha edilen köy sayısı 1000’in çok üzerindedir.

***

çerkes yerleşim birimlerine karşı düzenlenen saldırılarda Ruslar, gece gec saatlerde çok sayıda piyade, atlı birliği ve topçu birliği ile imha edecekleri çerkes auluna gizlice yaklaşıyor ve etrafını sarıyorlardı. Güneşin ilk ışıklarıyla aulu top ateşine tutuyor, aynı anda roket makineleri ile yangın bombalarını aula atıyorlardı. Daha sonra ordu birlikleri aula giriyor ve toplu kıyıma başlıyordu.          

Rus askeri birlikleri pek kayıp vermedikleri için bu saldırı metodunu özellikle tercih ediyorlardı.

***

Bu vahşi saldırılar sonucu ortaya çıkan tabloyu Rus İ. Drozdov şöyle anlatıyor:

“Yollarda, dehşet verici görüntüler görüyorduk; çocukların, kadınların, ihtiyarların her tarafa dağılmış, köpekler tarafından parçalanmış ve kemirilmiş naaşları; açlık ve hastalıktan yorgun düşen ve zayıf oldukları için ayaklarını zor kaldıran ve halsizlikten tükenmiş olan ve ölmeden aç köpeklerin ganimeti olan göçmenler…

Hayatta ve sağlıklı olanların hiçbir zaman ölenleri düşünme imkanları yoktu. çünkü onların kendi gelecekleri de pek iç açıcı değildi. Türk gemicileri tamahkarlıklarından çerkesleri yük gibi yüklüyor, kiraya verdikleri gemileri Küçük Asya sahillerine kadar götürüyorlardı. Ve hastalık belirtisi verenleri bir yük gibi gemi bordunun dışına bırakıyorlardı. Dalgalar, bu bahtsızların naaşlarını Anadolu’nun sahillerine sürüklüyordu… Türkiye’ye gönderilen çerkeslerin maalesef sadece yarısı menzile ulaşmıştır. Bu ölçekte bir acıyı insanlık çok nadir yaşadı.” (Drozdov İ. Dağlılar ile Batı Kafkasya’da son mücadele. / Kafkasya Toplu Eserler. Tiflis, 1877, T. 2., S. 457).

Bunlara benzer yüzlerce şahitlik Kafkas halklarının nasıl vahşice boğazlandığını anlatıyor.

***

1948’de kabul edilen Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde yer alan “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun, bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle öldürülmesi; grup üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak grubun yaşam koşullarının kasti olarak bozulması (…)” ifadeleri halklarımıza karşı uygulanan cürmün bugünkü literatürde “Soykırım Suçu”na tekabül ettiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

***

Bahsini ettiğimiz ve Kafkas halklarına karşı işlenmiş bu soykırım suçu tarihte kalmış bir olgu değildir. (Hatta aralıklı olarak günümüze kadar da devam etmiştir. En son çeçenlere karşı böyle bir girişimde bulunulmuş çoğu sivil halktan olmak üzere 250 bin kişi katledilmiştir.)

Soykırım ve sürgünün olumsuz sonuçları hala bütün ağırlığıyla kendini his ettirmektedir.

Dolayısıyla, yaraları hala kanayan bir halkın, soykırımın şahidi ve simgesi olmuş topraklar üzerinde yapılacak bir eğlence faaliyetine onay vermesi düşünülemez. Kayakçıların o topraklar üzerinde yapacakları yarışlar, toprak altında yatan binlerce şehidimizin ruhunu muazzep edecektir.

Dolayısıyla bizim, atalarımızın kemikleri üzerinde kayak yapılmasına rıza göstermemiz düşünülemez.

Bu sebeple yapılan protestolar çok doğru ve yerindedir. Bu protestolara fiilen katılan veya katılamayıp kalben destekleyen halkımızın şerefli evlatlarını gönülden kutluyoruz.

Halklarımızın sorunlarını çözmeye yönelik bir adım atılmadan bu topraklar üzerinde yapılacak her türlü show ve aktiviteyi, soykırım ve sürgün suçunu örtmeye yönelik bir girişim olarak değerlendireceğiz.

çerkes kanıyla yıkanmış topraklarda olimpiyat düzenlenmesi, slalom yapılıp şampanyalar patlatılması, 21 Mayıs 1864’te çar vekilinin papazlar eşliğinde yaptığı zafer yürüyüşünün devamından başka bir şey değil bizim nezdimizde.

Rusya, kana buladığı o coğrafyada tesisler yaparak, her yeri betonlarla kaplayarak suçunu örtemez. Beton yığınları dikmekle o toprakları zimmetine geçirmiş olmaz.

Soçi hala çerkes halkının envanterindedir ve ebediyen de öyle kalacaktır; ta ki son çerkes dünya üzerinde nefes alıp verdiği müddetçe...